28 Ekim 2012 Pazar

Ölüm kokan evlilik...

        10 dakikalık karımı gömdüm az önce. Güneşli bir hava vardı, her romanda her ölüm sahnesinde olduğu gibi kasvetli bir hava beklemiştim lakin 10 dakikada bu kadar hazırlanabilmişiz ölüme, ölümün kokusu bile taze kaldı havada. Hayatla ölüm arasında ince bir çizgi var, çizginin bu tarafı güneşli diğer tarafı yağmurlu... Herkesin hayatında en çok görmeyi arzuladığı sahne olan açık havada yağmurun yağdığı ve yağmadığı o ince çizgiyi tespit edebilmek, ölüm ve hayat arasında belki de... Grup ve şafak süresinin 10 dakika sürmesi ne kadar acı, 10 dakika önce doğurduğum güneş, 10 dakika içinde batınca ben de donakaldım.. Sıradan bir ölüm olsa belki sakin karşılardım, hatta gülebilirdim bile belki ama ölümün aniliği, suratıma vuruşu soğuk soğuk terlememin sebebi, suratımaysa aynalar uzak...

        Tazecik kokan hava ölümle karışmış, ölüme de karımın kokusu karışmış. Bırakmıyorum toprağı kapanmışım bir de ben kokayım gözyaşım koksun istiyorum, benim kokumda karışsın ölüme, karımın kokusuna diyorum... Daha kokum karımın kokusuna karışacak fırsatı bulamamışken, ölüm ne kolay çaldı kokunu hayatım? Tenin tenimi hissetmeden, toprak ne güzel sarıp sarmaladı bedenini? Ben seni kanepeden bile kıskanıp, kanepede bile yalnız bırakmamayı hayal ederken ne kolay teslim ettim seni ellerimle toprağa...Nankör olmasa bari de toprak benim tutabileceğim kadar zarif tutabilse bedenini...

       Arkamı dönemedim, koluma girdiler kaldırdılar, ruhum yerde kaldı seninle..Bacaklarım bırakın adım atmayı, ruhumu yerden kaldıramadı... Nasıl götüreceklerini bilemediler; ruhumu topraktan, o saçlarının çoktan kök salmaya başladığı topraktan, ayıramadılar... Yerlerde sürünen psikolojimin yanına, yerlerde sürünen bedenimin eklenmesi hoş bir ironi oldu...

      Eve geldim, güllerle süslenmiş yatağa uzandım, seni hayal ettim... Duvağı kaldırışımı, gülüşünü, saymaya gücümün yetmediği birçok şeyi hatırladım... Kokuna buladığım gözlerim, onlardan akan yaş yatağa kokunu bulaştırma çabası içerisinde sırılsıklam etti heryeri... Sarıldım gölgene şizofren olma umuduyla, şükür uyumuşum...

1 yorum:

  1. Bazı yazıların sonunu getiremem, bu yazının sonunu getirdim daha da bekledim.Parmaklarına sağlık.

    YanıtlaSil