14 Şubat 2012 Salı

Hakkını aramayan adam.

   Bağırmayla başladı herşey. Bağırmayı istenilmeyen bağırmalar takip etti. Biz suskunduk ve suskun olduğumuz için ezilendik de aslında. Suskunluğumuz güçsüzlüğümüzden midir? Bence bu bir belirsizlik, kimisi gücünden suskundur kimisi güçsüzlüğünden ama bir gerçek var ki o da bağıran insanların çokta güçlü olmadıkları gibi bir izlenim vermeleri. Hakkımızı aramamız gerektiğine inanmayışım var, bi de bize böyle öğretmişler diye çekilesim bir kenara. Neden arayayım ki hakkımı zaten Allah'larından bulmayacaklar mı? Allah'ından bul demek beddua mıdır? Bu soruların cevapsız kalması birçoklarımız için iyi sanırım. Cevap verirseniz özgürlükçü(!) bir bakış açısına sahip olacaksınız ve bana hakkımı aramamı, bir nev'i bağırmamı söyleyeceksinizdir. Ben gene de hakkını aramayan adam olacağım sanırım. İnandığım bir şey var, bir tip aslında bu; Hindu rahibi. Ne kadar "cool" gözükürlerdi gözüme ben küçük bir çocukken daha. Sonraları Japonlara sardım, oturduğum yerden farklı dünyaları anlamaya çalıştım halbuki işler öyle yürümezmiş bunu üniversite yıllarımda anladım yeni yeni ama çocukluk tramvalarım, hayallerimdi onlar sonuçta izleri silinemezdi. Neyse bu Hindu rahiplerinin yaptığı şekilde kel kafamda kırılan hakaret gibi aşağılama dolu sopaya bile sahibine bir göz atarak verecek cevabımdan başka birşey olmasın istedim, huzuru yıllarca öyle şeylerde aradım. "Atar yapmak" gereksizdir dedim, savundum belki yıllarca. Sonradan sonraya öğrendiğim yeni şeyler, baskın olarak ortaya çıkmaya başlayan muhafazakar kimliğim atarın özümde, asil kanımda olduğunu söyledi bana. Yalanmış bunu da öğrendim. Yazılanlar meğerse zamanında yazılanlar değillermiş aslında. 3-5 "beyaz aydın"ın karaladığı cümleler, lanse ettirdiği fikirlermiş meğer bu benim hisslerim. Hayatta bana suskunluğumdan başka hiçbirşey kalmamıştı gene, kişiliğim dedim bunu da kabul ettim. Her zaman bir yanılma algısı oluşmuştu artık bende. Bu da bahsi çok geçen, insan aldanmıştı olayına dönmüştü sanırım. Ama kim neye aldanmadı ki diyesim de geliyor içimden. Kim doğru ki? Kim kendi ki aslında? BEN YOKSAM NEDEN VARIM Kİ? Son soruyu hep sorarım kendime. Cevabını benim varlığımı ispatlayacak işler yapmakta ararım yukarıda bahsettiğim gibi ama kafamı çevirip bir bakış attığımda etrafıma belki bulduğum gene bir başkasının imajı, hissettiğim gene aldanmışlık. İçimdeki bu lanet bireyci duyguyu atıp bazı insanlar gibi taklitçi olmayı, körü körüne bağlanmışlığı hissetmek isterdim. O olmak, bu'cu olmak, ah bir de senden olmak. Savunmak isterdim tüm öfkemle kendi düşüncelerimden başka bir şeyi. Burada saygı değer ailevi düşünce yapıma kızıyorum ve şükür ediyorum, aynı zamanda modernitenin sosyal etkilerinden nefret ediyorum. Mecburen içinde bulunduğum bu sistemi yine ancak bu sistemin argümanlarıyla yıkmaya mecbur olmanın tek saniyesine de katlanamıyorum. Kaldığım bu karma karışık inançlarla dolu yerde kafayı yememek elde bile değil.
    Hakkını aramayan olmak aslında haksız olmak demek değil, ha siz sosyal hayvanlarsanız eğer bu sosyal ortama karışmanız gerekiyor ve bu sosyal ortamda hakkınızı aramanız gerekiyor deniyorsa bu yalana kanmayınız. Sosyal olursunuz pek ala ya da olmaz olamazsınız pek ala. Tercih etmeniz gereken sizin haklarınızın bilindiği bir ortamda, sadece hakkınızı aramanıza gerek bıraktırmayan kişilerin bulunup bulunmayacağıdır. Hakkınız olan bir şeyi almak için zannımca dövüşmeniz yersizdir. Zaten hakkınız ise o sizin olmalıdır değilse dövüşüp feth edebilir,elde edilebilir fakat eğer hakkınız olan bir şeye insanlar saygı duymayı bilmiyorlarsa onlarla arkadaş olmanın bir anlamsızlığı çıkmıyor mu ortaya? Ben anlamsız bulduğum için duygusal bağ kurmamayı tercih ediyorum. Bu yüzden de çoğu insanı sevmiyorum sanırım. Dediğim gibi eğer suskun bir adam, hakkını aramayan bir kişilik olacaksanız; duygusal yalnızlığa biraz alışmalı, sizin gibi insanlar beklemeli(!), sizi sizin gibi sevebilecek bir gönül arkadaşı aramalısınız. "Potansiyel En İyi"nizi seçmelisiniz belki birkaç potansiyel en iyilerinizi seçmelisiniz. Onların bunu henüz anlayacak kavramsal veyahut fiziksel olgunluğu yok ise de usulca sokulunuz, kendinizi belli etmeden, bazen söylemek herşeyi bok edebiliyor çünkü. Söylediğinizde o sizin ona muhtaç olduğunuz hissiyatına kapılıyor ve amiane tabirle götü kalkıyor. Halbuki farkında olmadığı şey sizin zaten hakkını aramayan adam olmanız. Hakkını aramayan adam olmak zordur, bağıran çirkef adam olmak da zordur. Ama bağırmak kötüdür be özünde. Önemli olan da sanki hakkını almak değilde işin özüdür sanki. Çünkü biz iyiler özünde iyiyizdir sadece kötülerin özünde kötü oldukları gibi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder