“Ya
hiç Kafka okumamışsın hemen başla, ya da çok okumuşsun bırak!
Biz
insanların toplumdan dışlandığı değil, insanların kendi
toplumunu dışladığı bir zamanda yaşıyoruz da farkında olmadan
senin de yaptığın bu herhalde.
En
iyisi yaranın kabuk bağlamasına fırsat tanıman... Bu yüzden
haklılığını, samimiyetini ya da sana yapılan haksızlığı
bahane ederek ki eminim bunlardan bolca vardır, yaranı tekrar
tekrar soyup kanatacağına ona zaman tanı. Çocukluktan
yetişkinliğine geçerken herkes yara alır, olgunluk dediğin bu
yarayı vakarla taşımak (gibi salakça bir şey) tır, illa ki bir
izi kalır. Bu değişim sürecini rededer de cildinin pürüzsüzlüğü
bozulmasın, bu yara iz yapmasın/yaptığı iz kalmasın
düşüncesiyle onu kazır atarsan, buna çalışıp da beceremediğin
zaman _ki emin ol beceremez hiç kimse, aynalardan kaçar hale
gelirsin. Yalnız dikkat et o aynalar hep sana kendi yaralarını
aslında yara alma, olgunlaşma sürecindeki kabullenmeyişinden
kaynaklanan başarısızlıklarını gösteren yakınlarındır,
yaknındakiler yani insanlardır. Bu sebeple en samimi oldukların
aynaya da en yakından baktıkların olduğu için en çok onlardan
nefret edersin. Onca yaşanmışlıktan sonra ilk onları terk eder,
üstelik onların seni yüzüstü bıraktığına kendini de
inandırır ve başkalarıyla avunursun. (Gerçekte ise kaçtığın
kendindir.)
Sana
çirkin dediler, düşmanı oldum güzelin
Sana
kafir dediler, diş biledim Hakk’a bile
Topladın
saçtığı altınları yüzlerce elin
Kahpelendin
de garaz bağladım ahlaka bile
Sana
çirkin demedim ben, sana kafir demedim
Bence
dinin gibi küfrün de mukaddesti senin
Yaşadın
bunca sene bizimle misafir demedim
Bu
firar aklına nerden ne zaman esti senin
Yaptığım bu alıntı yazdığım şiire cevaben gelmiş bir hediye tadında. Şiiri paylaşmıyorum çünkü Türk Telekom bloguma erişimi engelleme kararı almasın istiyorum. Yazıyı bırakın irdelemeyi, burda paylaşmaya bile çok çekindim ama çok beğendiğim için paylaşma ihtiyacı hissettim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder